Sıkça Sorulan Sorular

Home Sıkça Sorulan Sorular
Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleri ile onların özür ve özelliklerine uygun ortamlarda sürdürülen eğitime "özel eğitim" denir.

Çoğunluktan farklı ve özel eğitime ihtiyacı olan çocuklara sunulan, Üstün yetenekli olanları yetenekleri doğrultusunda en üst düzeye çıkmasını sağlayan, Yetersizliği engele dönüştürmeyi önleyen, Engelli bireyi kendine yeterli hale getirerek Topluma kaynaşmasını ve bağımsız, üretici bireyler olmasını destekleyecek becerilerle donatılan eğitimdir.

Özel eğitime ihtiyacı olan tüm bireyler; ilgi, istek, yeterlilik ve yetenekleri doğrultusunda ve ölçüsünde özel eğitim hizmetlerinden yararlandırılır.

Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitimine erken yaşta başlanması esastır.

Özel eğitim hizmetleri, özel eğitime ihtiyacı olan bireyi, sosyal ve fiziksel çevrelerinden mümkün olduğu kadar ayırmadan plânlanır ve yürütülür.

Özel eğitime ihtiyacı olan bireyin eğitim performansları dikkate alınarak; amaç, içerik ve öğretim süreçlerinde uyarlamalar yapılarak, yetersizliği olmayan akranları ile birlikte eğitilmelerine öncelik verilir.

Özel eğitime ihtiyacı olan bireyin, her tür ve kademedeki eğitimlerini kesintisiz sürdürebilmeleri için her türlü rehabilitasyonlarını sağlayacak kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapılır.

Özel eğitime ihtiyacı olan birey için, bireysel eğitim plânı hazırlanır ve eğitim programları bireyselleştirilerek uygulanır.

Ailelerin, özel eğitim sürecinin her boyutuna aktif katılmaları ve eğitimleri sağlanır

Özel eğitim politikalarının geliştirilmesinde, özel eğitime ihtiyacı olan bireye yönelik etkinlik gösteren sivil toplum örgütlerinin görüşlerine önem verilir.

Özel eğitim hizmetleri, özel eğitime ihtiyacı olan bireyin toplumla etkileşim ve karşılıklı uyum sağlama sürecini kapsayacak şekilde plânlanır.

Zihinsel yetersizlik; dönüşüm döneminde gelen, zihinsel işlevlerde önemli derecede normalaltı ve bununla birlikte uyumsal becer alanlarından (iletişim, öz bakım, ev yaşamı, sosyal beceriler, yararlılık, kendini yönetme, sağlık ve güvenlik, yaratıcı akademik beceriler, boş zamanlarını değerlendirme ve işyaşamı) iki ya da daha fazlaında kelime anlamı gösterme durumudur.

Ortalamanın zeka oyunları ile birlikte iletişimde, kendine yönelik, evdeki yaşamda, toplumsal yeteneklerde ve yararlılıkta, kendini yönlendirmede, sağlığı korumada, akademik cumhuriyetlikte ve çalışma alanında iki veya daha fazla bozuk bakımun olması öngörülür.
Ülkemizde en yaygın karşılaşılan özür gruplarından biri de zihinsel engellilerdir. Zihinsel engelli sözcüğü genel olarak normal çocuklardan daha yavaş yavaş, daha yavaş öğrenen ve bu kişisel kişisel ve sosyal yaşantısını destek devam ettirme devam eden çocukları yazı için kullanılır.

Her çocuğun sağlık eğitim masrafları sağlık güvencesi olup olmamasına bakılmaksızın, özel eğitim kurumlarına aylık olarak ödenir. Fakat bu ücretsiz özel eğitimi almanın koşulu, bireyin sağlık raporunun bulunmasıdır. Raporlar genellikle 1 yıllık olarak verilir. 1 yılın sonunda birey tekrardan sağlık kurulu tarafından değerlendirilir, eğer gerekli görülürse sağlık raporu yenilenir ve böylece eğitim almaya devam eder. Sağlık raporuna sahip bireyin, tıbbi olarak tanısı vardır fakat bunun dışındaki diğer gereklilikler için Rehberlik Araştırma Merkezlerinden eğitsel rapor alınmalıdır. 1 yıllık rapor ve raporun alınma süreci rehberlik araştırma merkezleri için de aynıdır. 1 yılın sonunda tekrar birey değerlendirilir ve rapor yenilenir.

Ailelerin çocuğa önerilen özel eğitim sonrası akıllarına gelen ilk soru: ‘’Özel eğitim raporu ileride çocuğu ya da bireyi etkileyecek bir belge midir?’’ Karar verilirken düşünülmesi gereken, o an için hangi durumun çocuk için yararlı olacağıdır. Belgenin ileride bireyi etkilemesinden daha önemli olan, bireyin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak eğitime sahip olmasıdır. Bu yüzden gelecekten daha çok o an için birey için önceliği olan eğitime odaklanmaktır.

Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğinde özel eğitime gereksinim duyan birey “bireysel ve gelişim özellikleri ile eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından anlamlı düzeyde farklılık gösteren birey” olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizde özel eğitime gereksinim duyan bireyler şu şekilde sınıflandırılmaktadır:

Zihinsel Yetersizlik (hafif, orta, ağır, çok ağır)
İşitme Yetersizliği
Görme Yetersizliği
Bedensel Yetersizlik
Otizm Spektrum Bozukluğu
Dil ve Konuşma Güçlüğü
Özel Öğrenme Güçlüğü
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
Özel Yetenek
Süreğen Hastalık
Çoklu Yetersizlik

Down sendromu, genetik bir farklılık, bir kromozom anomalisidir. En basit anlatımı ile sıradan bir insan vücudunda bulunan kromozom sayısı 46 iken Down sendromlu bireylerde bu sayı üç adet 21. kromozom olması nedeniyle 47 olmaktadır. Down sendromu tedavi edilmesi gereken bir hastalık değil, genetik bir farklılıktır. Hücre bölünmesi sırasında yanlış bölünme sonucu 21. kromozom çiftinde fazladan bir kromozom yer alması ile meydana gelir. Down sendromuna sebep olduğu bilinen tek etmen hamilelik yaşıdır, 35 yaşüstü hamileliklerde risk artar. Ancak genel olarak genç kadınlar daha fazla bebek sahibi olduğundan Down sendromlu çocukların %75-80'i genç annelerin bebekleridir. Ülke, milliyet, sosyo-ekonomik statü farkı yoktur. Ortalama her 800 doğumda bir görülür. Tüm dünyada 6 milyon civarında Down sendromlu birey yaşamaktadır. Türkiye'de tam bir veri yok ama yaklaşık 70.000 Down sendromlu kişi olduğu tahmin ediliyor. Hafif veya orta seviye zihinsel ve fiziksel gelişim geriliğine sebep olur.
47 KROMOZOM NASIL OLUR?
İnsan vücudunu oluşturan kromozomların 23 tanesi anneden, 23 tanesi ise babadan gelmektedir. Down sendromunda 21. kromozom 2 değil 3 adet olmaktadır (Bu sebepten dolayı Down sendromu Trisomy 21 diye de bilinmektedir). Bunun sonucu olarak toplam kromozom sayısı 46 değil 47 olmaktadır.

Eskiden okuyamaz bile denilen bu bireyler artık lise, hatta üniversite bitirebilmekte, ikinci bir dil öğrenebilmekte, çalışabilmekte, bağımsız veya yarı bağımsız hayatlar sürebilmektedirler. Bu yüzden hayallerimize sınır koymamalıyız. Bir yandan hayallerimiz sınırsız da olsa çocuğumuzu doğru değerlendirerek ayakları yere basan, gerçekçi gelecek planları yapmanın onun mutluluğunun anahtarı olduğunu da unutmamalıyız.

Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğudur. Otizm genellikle yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıkar. Otistik çocuklar genelde öğrenme zorluğu çekerler. Otistik çocukların büyük bir kısmında farklı seviyelerde zeka geriliği görülse de, zeka seviyeleri normal otistik çocuklar da vardır. Ancak genel zeka seviyeleri ne olursa olsun, Otistik çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta ortak bir zorluk çekerler

Bir annenin doğum sonrası çocuğunun (tüm özür grupları dahil olmak üzere) özürlü olma oranı %2dir; Otistik olması oranı ise %0.5′tir (eskiden bu oran 4/10.000 olarak değerlendirilirdi). Bir otistik çocuktan sonra, ikinci çocukta otizmin ortaya çıkması riski %3 dür. Otizm erkek çocuklarda kız çocuklarından 4 kat daha fazla görünmektedir Her çocuktaki otistik belirtiler ve bunların seviyesi farklılık gösterebilir, bu nedenle otizmin seviyelerini kategorize etmek güçtür. Ayrıca, Asperger Sendromu ve Rett Sendromu olarak bilinen otizm formları da bulunmaktadır.

Dil, her topluma göre değişen bir sistemdir ve insanlar arasında iletişimi kolaylaştırır. Her dilin sözcük, ses ve gramer yapılarının farklı olduğunu belirten kuralları vardır. Bu kuralların öğrenilmesi bebeklik döneminden başlar, yaşamın ilk yılından itibaren de belirgin olarak ortaya çıkar. Çocuğun dil gelişimi, doğumdan itibaren izlenirse, doğuştan gelen bir ses kapasitesinin olduğu gözlenebilir. Çocuk olgunlaştıkça konuşma mekanizması üzerindeki denetimi artar. Dili anlama ve kazanmada belli aşamaları geçirmesi gerekir.

Çocukların dil gelişimlerinde, beklenen aşamalarda gecikmeler olması, konuşmanın dikkati çekecek kadar normalden çok farklılık göstermesi ve iletişimin bozulduğu, konuşma ve dil bozuklukları olarak tanımlanır.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu aşırı hareketlilik, dikkat sorunları ve istekleri erteleyememe belirtileriyle ortaya çıkan bir psikiyatrik bozukluktur. Dikkat eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklar, aşırı hareketlidir, dikkatleri çabuk dağılır, engellenmeye ve beklemeye tahammülleri yoktur. Sabırsızdırlar, kolay uyarılabilirler, çabuk kızar, hareketlenir ve kolay incinirler.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanısının konulabilmesi için, belirtilerin bazılarının 7 yaşından önce başlaması, en az 6 aydan beri devam ediyor olması ve hem okulda hem de evde sürüyor olması gerekir. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanısı, çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları kliniğinde uzman bir ekip tarafından konulur.

Bireylerin gelişim özellikleri ve özür dereceleri dikkate alınarak bilgiyi işlemleme, analitik düşünme, okuma-yazma ve matematikle ilgili temel becerilerinin geliştirilmesi amacı ile hazırlanmıştır.

sormakta tereddüt etme
Başka bir soru?

    Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz?